24 Ekim 2010 Pazar

Yalnız kaldım imo oldum diyesim var.

Farklı bir hayat yaşamak ister miydim diyorum kendime, ve cevabım beni korkutuyor çünkü evet oluyor.
Eskiden evet diyemezdim, halime şükrederdim, işte sevdiklerim var derdim.
Şimdi demiyorum.
Diyemiyorum.Ne oluyor bana.
Yaşlanıyor muyum?
Yoksa buna büyümek mi diyorlar.

Farklı bir yaşam, farklı insanlar, farklı kültürler.
Anılar farklı, stilin farklı.
Daha iyi bir yaşamı istiyorsam şu ankinden memnun değilim anlamına mı geliyor,
Ama aslında gayet iyi bir hayatım var.
Belki de sıkılmışımdır, evet evet kesin sıkıldım ben.

Belki yeni bir saç kesimi,
Yeni elbiseler iyi gelecek bana.
Hatta yeni bir sevgili, yeni hisler, başlangıçlar.
[ Şuan bir sevgilimin olmaması yeni olmasını engellese de işi kolaylaştıracaktır ]
Dostlarımın sayısını azaltmalı mıyım.O kadar çok gereksiz insan var ki hayatımda.
Çevremi de yenilemeliyim, odamı düzenleyebilirim, yeni dostlar edinebilirim.




Sanırım gerçekten de sıkılmışım ben
Bu hayatta değer verdiklerimin sayısı azaldıkça
sıkıntı katsayım da büyüyor .
En iyisi ben bir balkona çıkıp temiz hava alayım.

Özgürüm dedikçe boka batıyorum zaten.

21 Ekim 2010 Perşembe

Kurt ne demiş...

Nobody dies a virgin, life fucks us all.*
                                     K.Cobain




-Bu sözü bana hatırlatan bilog :   http://pinkyfreud.blogspot.com/


Sevdim kendisini.






*Başlığı okuyan biri yanlış anlayabilir lan. Kurt bizim kurt işte ,Kobeyn olan.


Hadi
O zaman ben uyuyayım
Vallahi lodostan
Yoksa böyle yazmam yani.

Ya bi git ya !

Niye atarlandın diyeceksiniz, e doğru, niye atarlandım ben ? Hayata atar yaptım, insanlara.

Kadınların çektiklerine atarlanıyorum ben.

Ailem, kız erkek evlat ayırt etmeyecek kişilerdir.Herkesi eşit severler ama Türk geleneklerinin getirisi olarak babamda da annemde de bazı kurallar yer edinmiş tabi.

Kız dediğin düzgün oturacak, erkeğin bir dediğini iki etmeyecek.
Yok ya !

Sofrada birşey eksik, Tanrıça kalk kızım şunu getir. Giderim getiririm tam yerime oturmuşum, A bir de şu eksikmiş git getir falan."Ters işler bunlar baba! " diyesim geliyor da işte.Minimum 4 kere kaldırır beni tekrar mutfağa yollar.Erkek kardeşim de otursun ohh keyfine baksın, birşeyler yesin.

Sofrayı toplamak kızın görevi.Geçsin kendisi çekirdeğini alsın, televizyonunun başına.Toplamayıverip de odama gideceğim tutsa adım kötü evlat'a çıkıyor.

Kız başına belli bir saatten sonra dolanamazsın,
Şöyle oturamazsın,
Kahkaha atarken kibar ol,
Cak cuk sakız çiğneme,
Erkeklerle haşır neşir olma,
Güzel görünüp dikkat çekme,
Eteğinin boyu ne öyle?
Git bana kahve yap,
Bilgisayarda kimle konuştun bakayım ?
Benimle düzgün konuş,
Kızların ağzına yakışmaz !
Benim kızım evlenmeyecek, vermem.

yok ya ! oldu canııım. Ben böyle evden pijamayla çıkayım hatta oldu, takma bıyık takayım, aman yok gayi falan da var, ben evden çıkmayayım turşumu kur.

Kardeşime tepkiler,

Oğlum vursaydın ağzının ortasına, vur oğlum vur korkma !
Aslan oğlum benim,elinden her iş gelirmiş.
Manita var mı, kız var mı leyn
Benim oğlum kimlerin yüreğini yaktı amcası !
Git gez, dolaş oğlum kaynaş arkadaşlarınla.
Benim oğluşumdurr ( annem )
falan.
Sonra da ( yok öyle ayrımcılık. zırvalamalar )

ki bu benim durumum benden daha beterlerinin olduğunu biliyorum.Herkese kolay gelsin.
Kadın olmak kolay değil.Aslında evi,çocukları herşeyi sen idare edersin, kimsenin ruhu duymaz.
Entrika işlerinde kadın zekası çok iyidir.Erkekler saf.
Kadın sadece bir erkeğe karşı birşeyler hissettiğinde durgunlaşır.

Kadın olmayı neden seviyorum,

-Erkeklerin makyaj şansı yok.Çirkinse çirkindir kaçış yolu yok.
-Bir göz kırpmasıyla erkeklerin yelkenleri indirmesine bayılıyorum, en büyük eğlencem.
-Regl olmak da iyi.Vücudumda her zaman temiz bir yer olduğunu bilmek yani.
-Alışverişe bayılıyorum.
-Topuklu ayakkabılar.
-Çok estetik bir canlıyız bence.Erkekler daha çok ODUN.

Kadın olmanın sevmediğim özellikleri,

-Regl iyi tamam da, ağrıları.Şişkinliği, sivilceleri.
-Tecavüze uğrama riski.
-Doya doya sevememe, hep bir art niyet aramak zorunda kalma.
-Kilolu olmaman gerekmesi.Zira erkeklerin böyle bir problemi yok.
-Hep bakımlı olmalısın.
-Kıro görünce yolu değiştirip uzatmak zorunda kalmak.
-Hakkını ararken bile suçlu duruma düşebilmek. ( bkz. Tanrıçanın suçu ne ? )
-Küfürlerin hep sana karşı eylem içerebiliyor olması.
-tekrar madde 3.
-tekrar madde 4.

-Feministlik erkekleri ezmek olarak biliniyor.Aslında kadınlar bile bu şekilde biliyorlar.İşin gerçek yüzü çok farklı.Kadınlar, ellerinden alınan hakları arıyorlar, buna feministlik denir.

-Aslında erkekler bir yerde de haklılar.Mesela eşitlik diyoruz dayak falan diyoruz, gidip çocuğa tokat atabiliyoruz ( bunu ben belli bir yaşa kadar şiddet olarak düşünmedim, çok seksi bence.... sonra çocuk kızı sertçe tutar ve öpmeye başlar... öyle olmaz mıydı filmlerde lan, ben mi yanlış biliyorum)



-Feministlik, kadınlar günü vb. şeylere gerek duyulması en kötüsüdür bence.Niye erkekler günü yok? çünkü buna ihtiyaçları olmayan bir toplumda yaşıyoruz.Zaten hergün onların.

-Eskiden, erkek gücüne gereksinim duyulmadığı zamanlar, yani işlevlerinin sadece döllemek olduğu zamanlardan bahsediyorum, tanrılar hep Kibele şu bu.Sonradan erkek egemenliği çıktıkça tanrılar da dönmüş.

Tanrıça D. 'den size yazının mödüğü. ( öğüt yani)

Hayata siktir çekeceksin başka yolu yok.


-Sonra bunları yazıyorum üstüne bir salağa aşık oluyorum, onun için ölüyorum falan.
Ama bunlar hep filmlerde olur dimiğ.

20 Ekim 2010 Çarşamba

Sonbahar siktir olup gitsin ya.

Sonbahardan nefret ederim.
Bir nebze romantik gelebilir ama kışı tercih ederim sonbahar yerine.
Hüzünlüdür çünkü...
Melankoli yaratır.

Renkleri ne kadar sıcak olsa da kendisi bozuktur bir kere.
Ve her sonbaharda başıma mutlaka kötü birşey gelmiştir.

Sinirlerim tavan yapar, içime nedensiz bir sıkıntı basar sonbaharda.
Kardeşimin sonbaharda doğmasıyla hiç alakası yok sevmememin.

Sonuç ne diye Tanrıça  diye sorarsan, sonbahar siktir olup gitsin derim.
İlkbahar ne güzeldir, iki tane olsun ilkbahar.
Bunaltıcı havadan kurtulmuş olurum.

Sonbahar ölümü simgeliyor zihnimin bir köşesinde.
Yapraklar düşüyor, Atatürk ölüyor.
Çiçekler kurumaya başlıyor bu mevsimde.

Halbuki İlkbahar?
Ahh şu ilkbahar yok mu.
Yeşerir hemen her yer,
Hafif bir yağmur başlar inceden,
Ama açıktır havası.Basık değildir.
Aşk mevsimidir ilkbahar,
Sevginin ilk tohumları ilkbaharda atılır.
Kuş cıvıltıları girmeye başlar pencereden.
Güneşli bir günde uyanmaya başlarsın.
Seviyorum ilkbaharı ben.

Aşk demişken bak başka konuya atlayacağım,
Aşk değil de işte çocuğun karizma çekiyor konuyu buraya.
Ben aşk insanıyım diye düşünüyorum,
Dış görünüş önemli değil iç dünyası sağlam olsun diyorum,
diyorum da,
   Force'u  gördüğümde diyorum ki

" Ve tanrı... Erkeği yarattı."

Force sarışın kahve gözlü. O kadar simetrik bir yüzü var ki bakmaya doyamıyorsun.Boynu da tam öpülesi duruyor hani.Boyu 1.82 civarı sanırım, Vücuduysa anlatılamaz ! Facebook'a koyduğu bir resimden biliyorum vücudunu, üçgeni al yapıştır, tıpkısının aynısı olur.Ve tabi bir de görüyoruz okulda yani.Şu boxerını gösteren düşük pantolonlu hergelelerden.Hele karnındaki baklavalar...Kollarını tutamıyorsun, avucum yetmiyor bileğinin üst kısmını tutmaya.


Force on basar ya neyse

Diyorum ya beni bile böyle düşündürüyorsa bu çocuk kimlerin canını yakmıyordur.

Kişilik olaraksa , hımm..
Nasıl anlatsam, fena değil.Yani.
Birşeyler bildiği kesin, kafası zehir gibi,
Ama ben daha hiçbirşey geçirip görmeden herşeyi biliyormuş tavırlarına girenleri sevmem.
Belki de bu yüzden ona aşık olmuyorum.
Bilemedim.

Yani anlayacağınız, sonbahar gitsin Force daha çok görünsün gözüme.Ortası yok mudur ya, hem iyi vücutlu hem kişiliği iyi olan?

Kim kaybetmiş sen bulacaksın Tanrıça ha?
Kapatıyorum ben, yine moralim bozuldu bir sonbahar günü.

Kendine iyi bak dost.

17 Ekim 2010 Pazar

Beni tanıyorsunuz zaten.

Ben,

blogu annesi ve babası tarafından okunmaya başlamış zavallı bir kızım.
Artık ne istesem yazamıyorum, kısıtlanıyorum.

Diğer blogumu belki birgün açıklarım.
Nefretle doluyum, gerçekten.

Erkek çocuklarının " yok artık burada da kayırılmaz " dendiği elit br kesimde yaşasam da,
Hissedilen kayırma beni çok üzüyor.
En küçük nedenlerden bile feminen kesilmeye başladım.
Burada da size diğer blogumda yazamadıklarımı,
Üzüntülerimi, ailemi , ve hayat hakkındaki görüşlerimi yazacağım.

Bir nebze ilgileniyorsanız ne ala.
Yok hayır ben okumam derseniz, o zaman diğer blogumda keyiflice vakit geçirebilir,
minimum değerde kalsa da sansürlü bir blog okumaya devam edebilirsiniz.

Adımı ve blogumu şimdilik gerçekten vermek istemiyorum,
Bu huzur ve gizlilik dolu blogun keyfini çıkarmak ve özgür yazılar yazmak istiyorum.

Okursanız ve size içimi dökebilirsem  çok memnun olurum.
Kendinize ve sinirlerinize iyi bakın.
Her türlü yoruma açık bir yer burası.
En özgür blog
Gelin yorumlarınızla özgürleştirin.

Gerçi daha izleyicim yok ama bulunur elbet.
Hoşçakalın.